Pro Evolution Soccer deyince aklınıza ilk ne geliyor? Benim aklıma FIFA’nın korkulu rüyası, futbolda tekele köstek olan yapım ve buna benzer şeyler geliyor. Özellikle PES 3’le birlikte başlayan bilgisayar macerasıyla FIFA’nın tekerine yeni yeni çomak sokmaya başlamıştı Konami. Ancak artık EA Sports işi ciddiye alıyor ve görünen o ki PES için bu mücadele farklı bir boyut kazandı.
PES 6’ya kadar istikrarlı bir yükseliş grafiği çizmişti seri, hele ki PES 6 ile ulaştığı tepe, futbolun en keyifli yerlerini yaşadığım bölgelerden biriydi benim için. Oyun yapısıyla mükemmele biraz daha yaklaşmış, oynanış ve özgürlük kavramlarında kusursuzluğu yansıtmak üzereydi Konami. Ancak PES 6’dan sonra yeni bir şeyler denemeye karar verdiler. FIFA o sıralar hala bocalıyor, ipler PES’in elinde bulunuyordu. PES 2008, belki de bilgisayar da çıkan en kötü PES halkasıydı. Tamam, yeni bir oynanabilirlik sistemi denenmişti, ancak kusursuza yakın bir sistemden sonra büyük bir hayal kırıklığı olmuştu. PES 2009 ile tekrardan yükselişe geçen seri, hala eski günlerinden uzaktı, konsolda FIFA zirveye göz kırpıyordu o sıralar, her ne kadar PC’de rezil bir durumda olsa da.
Ve geçtiğimiz yıl PES 2010 geldi piyasaya, selefine göre biraz daha hantal bir yapımdı. Lakin beğenmeyeni olduğu kadar beğeneni de oldu.
Bilgisayarlarda yine rakipsizdi elbette, her ne kadar hataları bulunsa da. Ancak PC sürümlerinde de ‘next-gen’ teknolojisine geçiş yapan EA, konsollarda estirdiği rüzgarı, bu platforma taşıyacaktı, ki FIFA 11’le bunu başardı. Artık PES’in işi daha da zor, yaz tatilinde piyasaya düşen ‘devrim’ görüntüleri, bekleyenleri heyecanlandırdığı gibi beklentileri de arttırdı. Bir zamanlar altın yumurtlayan tavuğun son eseri PES 2011, inceleme konuğumuz…
YINE BÜYÜK BIR DEĞIŞIM
2008’le birlikte sürekli bir değişim içinde olan seride, anlaşılan o ki Konami istediklerini sahaya bir türlü yansıtamıyor. Son 3 oyunda da oyun yapısında sürekli bir şeyleri değiştirmek istediğini gördük yapımcıların. Bazıları beğenildi, bazıları beğenilmedi, bunu ayrı bir yana koyarsak 2011’de tüm bunların sanki çöpe atılmış olduğunu, Konami’nin her şeye yeniden başladığını göreceğiz. 2009’un yapmacık ve gerçekçilikten uzak hızlı yapısı, geçen yıl biraz olsun yavaşlatılmıştı. Ancak bu değişim beraberinde başka sorunlar getirmiş, özellikle yapay zekadaki aksaklıklar çok göze batar olmuştu.
Konami elindeki 3 yıllık oyun sistemiyle uğraşmak yerine, yeni bir yol çizdi kendine. Bunu zaten ağızlarından düşürmedikleri devrim kelimesinden anlamıştık yapım sürecinde. İlk izlenimlerinde şu kanıya vardım; yeniliklerin dozu biraz kaçırılmıştı ve bu yapım henüz değişimin başlangıcı, hatta deneme aşaması olduğu için alışmak, uyum sağlamak zaman alacaktı.
Menüye girdiğiniz anda değişimin oyunun her alanında kol gezdiğini görebilirsiniz, gözüme çarpan ilk yenilik ‘Libertadores’ modu oldu. Uzun adıyla ‘Copa Santander Libertadores’, Güney Amerika’nın en prestijli kupası. Şampiyonlar Ligi, Avrupa’da ne ise, Libertadores de kendi kıtasında o seviyede bir turnuva. PES 2011, bu turnuvanın da lisansını alarak, artık vücudundan bir türlü atamadığı virüs olan lisans soruna bir nebze de olsa şifa bulmuş. Gerçi Şampiyonlar Ligi’nin lisansı altında Chelsea yerine London FC ile mücadele etmek, çok da keyif aldığım bir durum değil. Aslında İngiltere kulüplerinin lisanslarını almak, bazı özel anlaşmalar nedeniyle imkansız veya çok zor olabiliyor. Özellikle çok maliyetli olduğunu söylemeliyim. Ancak şampiyon bile olmayan Sivasspor’un lisansını alıp, son şampiyon Bursaspor’u oyuna dahil etmeyen yapımcılara, ‘neden’ diye sormak lazım.
Maça başlamadan önce PES 2011’in Türkçe dil desteğine sahip olduğunu belirteyim. Ana menülerden, ara menülere, taktik ekranlarından, düzenleme bölümüne kadar her yer Türkçe. Maçta karşılaştığınız istatistikler dahi Türkçe olarak ekranlara yansıyor.
Başlama düdüğüyle birlikte farklılık yine gözünüzün içine kadar işleyecek, bu değişik kamera açısını fark etmemek zaten imkansız. Açıkçası beğendiğimi söyleyemeyeceğim, bana anlamsız bir yenilik olarak geldi. Özellikle kale alanına yaklaştığınız zaman, sağa veya sola doğru dönüş yapan kamera ataklar esnasında zorluk çıkarıyor, defans yapmayı hayli zahmetli bir iş haline getiriyor. Bilmiyorum belki alışanlar olmuştur bu kamera sistemine, ancak ben yaptığım onca maça rağmen uyum sağlayamadım. Oynanabilirliği ve Konami’nin yapıya katmaya çalıştığı diğer yenilikleri baltaladığını düşünüyorum bu kamera açısının.
Hemen bir diğer yenilikle devam edelim, pas alışverişi yaptığınız anda bunu fark edeceksiniz. Tıpkı FIFA’daki gibi PES’te de artık paslarınızın hızlarını ayarlayabileceksiniz. Altta beliren bara göre pasın hızına hükmedebiliyorsunuz. Aynı şekilde yön konusunda da değişim söz konusu, sadece yön tuşuna bir kez basarak pas atmak, bazen sıkıntı yaratabiliyor. Topun ortada boş dolanmasını veya rakibe geçmesini önlemek için yön tuşlarına daha dikkatli basmanız gerekiyor. Bu arada pas barının oldukça hassas olduğunu söyleyeyim, saliselik gecikmeler bile dengesiz pas atmanıza neden olabilir. Oyunun genel yapısında bulunan hantallık, pas konusunda zorluk çıkarak olsa da, zamanla alışılıyor bu sisteme.
PES 2011’de takım oyunu oynamak, en önemli kural olarak kayıtlara geçmeli. Zaten 2008’den bu yana sürekli zorlaştırılan ‘tek adamla oynama’ durumu, bu sene çok daha net bir şekilde engelleniyor. Artık Messi de bu soruna çözüm olamayacak, gerçi işin piri olan oyunseverler bu soruna da çözüm bulabilirler ama eskisi kadar kolay değil. Futbolcular çok fazla koşamıyorlar PES 2011’de, yani durmaksızın yapılan ‘dribbling’ler artık sınırlandırılmış. Bu nedenle oyuncuları doğru yerde koşturmalı, doğru alanlara koşu yapmalı ve boş yere futbolcularınızı yormamalısınız, Messi veya Ronaldo fark etmez
Çalım konusunda PES 2011’in FIFA’dan iyi olduğu bir nokta var, yetenekli oyuncularınızla birebir pozisyonlarda daha rahat çalım atabiliyorsunuz, ani bilek hareketleri ve kıvraklığı kullanarak. FIFA 11’in en büyük sorunlarından biri de, bu tür çalımların çok zor olması ve genelde oyunun sizi özel hareketleri kullanmaya mecbur bırakması.
İkili mücadeleler konusunda da PES 2011, gözden kaçmayan hatalar içeriyor. Özellikle ağız tadıyla omuz omuza mücadelelere giremiyorsunuz, ayrıca hava topunu kazanmaya çalışan oyuncular da gerçekçilikten oldukça uzaklar. Birbirleriyle boğuşmuyor, FIFA’da gördüğümüz kıran kırana mücadeleyi sergilemiyor, sadece topu bekliyor ve zıplıyorlar. Bu haliyle gerçek futbol keyfini yansıtamıyor PES 2011. Neyse ki ‘tackle’ dediğimiz topa müdahaleler göze hoş gelen şekilde ve fizik kurallarına uygun şekilde gerçekleşiyor. Gerrard gibi bu konuda uzman olan oyuncuların çok iyi müdahalelerine şahit olacaksınız.
BAL
BAL derken, yediğiniz içtiğinizi veya ‘şans’ yerine kullandığınız kelimeyi kastetmiyorum, önceki yapımlara göre daha da geliştirilen ‘Become a Legend’ modundan bahsediyorum. Bir kulüple sözleşme yapana kadar zaten bildiğiniz süreç sizi bekliyor, oyuncunuzun bilgilerini, görünüşünü vs. ayarlıyorsunuz. O da nesi, artık bir asistanınız bulunuyor. Takımlarla bağlantı kurmanızı ve sözleşme şartlarının sizin açınızdan daha iyi olmasını sağlıyor bu kişisel asistanlar. Daha çok para kazandıkça ve mal varlığınız arttıkça kendinize daha iyi asistanlar bulabiliyorsunuz. Yetenekli asistanlar, size daha çok teklif gelmesini sağlıyor bağlantıları sayesinde.
Tabi iyi sözleşmeler, şan-şöhret-para ve bunun gibi cazip kavramlar, sadece asistanınız aracılığıyla elinize ulaşmıyor. Aynı zamanda sizin çaba sarf etmeniz, bulunduğunuz takımda başarılı olmanız, sadece bireysel değil takım olarak da bir şeyler kanıtlamanız gerekiyor. Sadece ulusal ligde oynayan bir oyuncuyla, kendisine büyük turnuvalarda vitrin bulan oyuncu arasında bir fark olmalı değil mi
Yapımcılar, ‘BAL’a ekledikleri soyunma odası muhabbetleri, maç öncesi teknik direktör konuşmaları ve maç sonu değerlendirmeleriyle bu modun ‘Be a Pro’dan bir adım önde olmasını sağlamışlar. Ayrıca kişisel gelişim konusuna da ağırlık verilmiş, düzenlediğiniz antrenman ayarlarına göre oyuncunuzun gelişimi, istediğiniz yönde ilerliyor. Maç içinde karşılaşılan yapay zeka sorunları bazen saç baş yoldursa da, ‘BAL’ yeni haliyle gayet güzel bir mod olmuş. Normal maçlardan sıkıldığınız zaman çok rahat bir şekilde vakit geçirebilirsiniz bu bölümde.
‘BAL’, turnuva ve ligler, ve bunun gibi modlarda elde ettiğiniz başarılarla kredi puanı kazanıyorsunuz. Bu kredileri kullanabileceğiniz güzel bir ekstra içerik sizi bekliyor. Atari’de oynadığınız Contra’nın müziğinden tutun da, klasik milli takımlara, yeni saç stillerinden efsane oyunculara kadar birçok içeriği oyuna dahil edebilirsiniz.
Detaylı bir şekilde son olarak PES 2011’in derin taktik bölümünü inceleyelim; eski görünümünden çok uzak bir yapısı bulunan taktik ve formasyon ekranına alışmanız biraz zaman alacak. Bu haliyle her ne kadar beğenmesem de, oldukça çeşitli varyasyonlar denemenize imkan sağlıyor taktik ekranı. Oyuncuları yine saha da istediğiniz yere yerleştirebiliyor, her oyuncuya özel görevler verebiliyorsunuz. İstediğiniz oyuncuyu serbest bırakabiliyor, ya da belli bir oyuncunun üzerine salabiliyorsunuz. Taktik ekranının görünümü dışında, bu alanda FIFA’dan üstün durumda PES 2011.
SONUÇ
Artık geldik sonuca, fazla dağıtmadan bir şeyler söylemeye çalışayım Konami’nin artık grafik konusunda yeni bir şeyler deneme vakti gelmiş, artık motor konusunda mı değişikliğe gider yoksa sağlam bir geliştirme mi yapar bilemiyorum. Bu sene de yeterli bu grafikler bana göre, oyuncu benzetme konusunda gayet başarılı PES serisi. Hele ki FIFA 11’de bazı oyuncuların oldukça alakasız olduğunu gördükten sonra, PES’in bu konuda daha başarılı olduğunu görüyoruz. Sercan Yıldırım ve Arda Turan gibi oyuncular, gerçeklerine benzeyen Türk futbolcular arasında.
Müzikleriyle yine kulakların pasını silen, büyük takımların milli marşlarını bile çalan (ki çok beğendim bu özelliği) yapımın ses efektleri yine başarısız. Seyircilerin varlığını hissedemiyorsunuz, sürekli uyuşuk bir haldeler. Ve hep aynı tezahüratları yapıyorlar. Jon Champion’ın hakkını vermeliyim, spikerlik konusunda Martin Tyler’dan geri kaldığını söyleyemem. Ancak Jim Beglin’den yeterince faydalanamamış yapımcılar, FIFA’nın yorumcusu Andy Gray’in oldukça gölgesinde kalır bu haliyle.
PES 2011’e deneme aşaması olarak bakarsak, gelecek için umut vaat eden bir yapım diyebiliriz. Yapılan yenilikler henüz tam oturmamış ve gelecek yapımlarda iyi bir oynanabilirlik sunabilir. Ancak genç bir futbolcu yetiştirmeye benzemediği için bu durum, yapımı şimdiki haliyle ele almak zorundayım. Oyunda bulunan hantallık, akıcılığı oldukça baltalıyor. Gerçekçilik adına atılan adımlar özgür oynanışı beraberinde getirse de, eğlence unsurlarını zedeliyor. FIFA 11’in şuan ulaştığı oynanabilirlik, çok daha iyi durumda PES’ten. Oynanmayacak durumda değil PES 2011, ama şuan piyasanın bir numarası FIFA 11. Ve bana göre PES artık kovalanan değil, kovalayan taraf oldu…